HABER CEBİNDE
Güncel ve Özel Haber Portalı
30 Haziran 2025 Pazartesi
Şifa Köyü’nde Toprağa Dönüşen Mucize: Kompost
Sebze atıkları, hayvan gübresi ve doğadan gelen otlar… Hepsi yeniden hayata karışıyor. Bütünsel Sağlık Uzmanı ve Şifa Köyü kurucusu Merve Tüfekçi Emre, doğayla uyumlu üretimin sırrını anlattı: “Atık yok, döngü var.”
Bütünsel Sağlık uzmanı ve Şifa Köyü kurucusu Merve Tüfekçi Emre, organik çiftlikte kompost yapımını anlatarak, organik tarımda sürdürülebilirliğin en temel taşlarından biri olan kompost üretiminin inceliklerini anlattı.
“Kompost, Organik Tarımın Olmazsa Olmazıdır”
Kompostun organik tarımın olmazsa olmazı olduğunu ifade eden Merve Tüfekçi Emre,organik tarımın sadece kimyasal içermeyen ürünler yetiştirmekten ibaret olmadığını vurgulayarak, kompostun bu üretim anlayışının temel taşlarından biri olduğunu belirtti. Emre, “Eğer bir organik çiftlikseniz, permakültür ilkelerine sadıksanız ve sürdürülebilirliğe önem veriyorsanız, sizin için atık diye bir şey yok demektir. Bizim için de öyle.” Dedi.
Kendi Gübresini, Tohumunu, Fidesini Üreten Çiftlik
Tamamen sertifikalı üretim yaptıklarını belirten Merve Tüfekçi Emre, Şifa Köyü’nde toprağı koruyan, bitki döngüsünü besleyen ve sıfır atık prensibiyle çalışan bir sistemin uygulandığını söyleyerek, “Organik üretim ilkelerine bağlıyız. Toprağı korumaya, üretimi hiçbir atık oluşturmadan gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Kendi gübremizi, tohumumuzu ve fidemizi kendimiz üretiyoruz.” Şeklinde konuştu.
Sebze Atıkları ve Hayvan Gübresi Komposta Dönüşüyor
Tarlada hasat sonrası oluşan sebze atıklarının asla çöpe gitmediğini belirten Emre, bu sebzelerin kompostun yapı taşlarından olduğunu ifade ederek, “Bazı sebzeler çürüyebiliyor, böcekler yemiş olabiliyor. Bunları sofraya ulaştıramayız ama atmayız da. Yenemeyecek kadar kötü olanları ya hayvanlarımıza veriyoruz ya da kompost yapıyoruz. Kompost karışımında organik sebze atıklarının yanı sıra, köyde organik beslenen tavuk ve keçilerin gübresine de yer veriyoruz.” İfadelerini kullandı.
İlaçsız Ot Temizliğiyle Doğal Gübre Üretimi
Ot temizliği sırasında çıkan yabani otlar da kompostun bir parçası haline geldiğinin altınız çizen Emre, ilaç kullanılmadığı için çıkan ot miktarının fazla olduğunu, bu otların da doğrudan kompost alanında değerlendirildiğini belirtti. Merve Tüfekçi Emre, “Hiçbir şekilde ilaç kullanmadığımız için otlarımızı doğal yöntemlerle temizliyoruz. Bu otları da kompost alanımıza ekliyoruz. Böylece birkaç ay içinde kıvamlı bir gübreye dönüşüyor.” Dedi.
Toprağa Can Veren Doğal Güç
Oluşan bu doğal gübrenin, toprağın mineral yapısını zenginleştirdiğini ve bitkilerin büyüme dönemlerinde ihtiyaç duyduğu vitamin ve mineralleri sağladığını söyleyen Merve Tüfekçi Emre, bu sürecin doğaya duyarlı üretimde ne kadar değerli olduğuna dikkat çekerek sözlerine şöyle devam etti.
“Bu gübre, toprağı ve bitkiyi besliyor. O yüzden biz kompost yapmayı ve kendi döngümüzü kendimiz sağlamayı çok seviyoruz.”
Ziyaret ve Deneyim Çağrısı: “Çiftliğimize Gelin”
Kompostla ilgili daha fazla bilgi almak isteyen herkese kapılarının açık olduğunu belirten Emre, hem bilgi paylaşımına hem de Şifa Köyü’nü ziyaret etmeye davet ederek, “Komposta dair sorularınız varsa bize yazabilirsiniz. Önerilere açığız. Gelin, çiftliğimizi görün, nasıl tarım yapıyoruz gözlemleyin, deneyimleyin.” Dedi.
6 Mayıs 2025 Salı
Aşırı Terleme Ergenleri de Etkiliyor: Cerrahi Tedavi Çözüm Olabilir mi?
Ellerde, yüz bölgesinde ve koltuk altlarında görülen aşırı terleme yalnızca yetişkinleri değil, ergenlik çağındaki bireyleri de etkiliyor. Uzmanlara göre bu durum, özellikle genç yaş grubunda özgüveni zedelerken, sosyal hayata katılımı da ciddi şekilde sınırlayabiliyor.
Vücut ısısını dengeleme amacıyla gerçekleşen terleme, bazı bireylerde aşırı seviyelere ulaşabiliyor. "Hiperhidrozis" olarak adlandırılan bu durum, özellikle yaz aylarında yaşam konforunu oldukça azaltıyor. Ellerde, koltuk altlarında ve yüzde meydana gelen yoğun terleme, sosyal ilişkileri sekteye uğratabiliyor. Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Özkan Demirhan, bu tür vakalarda cerrahi müdahaleyle başarılı sonuçlar elde ettiklerini belirtti. Aşırı terlemenin yalnızca erişkinlere özgü bir problem olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Demirhan, "Ergenlik çağında görülen hiperhidrozis, bireyin okul başarısından sosyal ilişkilerine kadar birçok alanı olumsuz etkileyebilir. Ellerdeki terleme o kadar yoğundur ki yazılı sınav kağıtlarını ıslatabilir, çocuklar el sıkışmaktan kaçınır, ellerini ceplerinde tutarak gizlemeye çalışırlar. Bu durum, ruhsal olarak yıpratıcı olabilir. Ergenlikte ortaya çıkan terleme, genellikle koltuk altı ve ellerde yoğunlaşır. El terlemesi doğumdan kısa süre sonra, koltuk altı terlemesi ise çoğunlukla ergenlik sonrası başlar. Bu nedenle belirtilerin ciddiye alınması ve uygun tedavi planlamalarının yapılması gerekir.” Dedi.
Cerrahi Müdahale Ne Zaman Gündeme Geliyor?
Cerrahi yöntemin kalıcı çözüm olabileceğini belirten Prof. Dr. Demirhan, “Cerrahi tedavi, genellikle 14 yaş üzeri bireylerde tercih ediliyor. Ancak bazı özel durumlarda daha erken yaşlarda da değerlendirilebiliyor. Bu karar ise vaka bazında, kişiye özel olarak veriliyor. Bu yöntemle el, koltuk altı ve yüzdeki terlemeyi büyük ölçüde ortadan kaldırıyoruz” dedi.
Tedavi Öncesi Detaylı Değerlendirme Şart
Aşırı terleme her zaman bir hastalığın belirtisi olmadığını ancak altta yatan nedenlerin değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Demirhan, “Hastaların öncelikle endokrinoloji uzmanı tarafından muayene edilmesi, tiroid fonksiyonlarının ve bazı metabolik değerlerin incelenmesi önemli. Tiroid bezinin fazla çalışması da terlemeyi artırabilir. Bu nedenle multidisipliner bir yaklaşım şart” ifadelerini kullandı.
Ameliyat Kalıcı Ama Herkes İçin Uygun Değil
Aşırı terleme tedavisinde kremlerden botoksa kadar pek çok yöntem bulunuyor. Ancak bu çözümler genellikle geçici. Kalıcı çözüm isteyenler için cerrahi bir seçenek olarak öne çıkıyor. Operasyon, göğüs kafesinin içinden geçen sempatik sinirlerin küçük kesilerle iptal edilmesi prensibine dayanıyor.
Ancak cerrahi girişimin de bazı riskleri bulunuyor. "Operasyon deneyimli bir ekip tarafından yapılmalı, çünkü göz sinirleri gibi hayati alanlara yakın bölgelerde çalışıyoruz. Yanlış bir müdahale göz kapağı düşüklüğü gibi komplikasyonlara yol açabilir" diyen Prof. Dr. Demirhan, operasyon sonrası nadiren de olsa başka vücut bölgelerinde terleme artışı (kompansatuar terleme) yaşanabileceğini vurguladı.
18 Nisan 2025 Cuma
Şifa Köyü'nden organik ötesi tarım
Şifa Köyü Kurucusu Merve Tüfekçi Emre, temiz gıdaya ulaşmanın yollarını anlatarak tüketicilere önemli uyarılarda bulundu. Dışı parlak ve canlı görünen meyve-sebzelerin içinde, sistemik tarım ilaçlarının kalabileceğine dikkat çekti.
Temiz gıdaya dikkat çeken Şifa Köyü Kurucusu Merve Tüfekçi Emre, modern tarımın görünmeyen risklerine karşı tüketicileri uyararak, "Gerçek gıda için yalnızca organik etiketine değil, üretim yöntemine de bakın." Dedi.
Karbonatla Yıkamak Yetmez
Merve Tüfekçi Emre, "Karbonatla yıkamak yalnızca yüzeydeki kalıntıları azaltır. Ancak sistemik pestisitler bitkinin içine işler, bu yüzden yıkamak çözüm değildir" diyerek gerçek gıdaya ulaşmak için üretim sürecinin şeffaf olması gerektiğini vurguladı.
Organik Ötesi Üretim Modeli
Şifa Köyü’nde sadece organik üretim değil, ‘organik ötesi’ bir model uyguladıklarını belirten Merve Tüfekçi Emre, "Biz ilaçsız toprak, has tohum ve mevsiminde üretim prensibiyle çalışıyoruz. Organik tarımda bile izin verilen bazı ilaçları kullanmıyoruz" ifadelerini kullandı.
Mevsiminde Üretim ve Hasat
Şu anda Şifa Köyü'nde, doğanın ritmine uygun olarak ıspanak, kırmızı pancar, pazı, bakla, bezelye, araka, taze soğan, sarımsak gibi sebzeler ile kıvırcık, kale, kişniş, maydanoz, tere, roka, fındık turp ve rezene gibi yeşilliklerin yetiştirildiğini belirten Tüfekçi Emre, tüketicilerin doğaya kulak vererek mevsiminde ürün tüketmelerinin önemine işaret etti.
Doğru Bildiğimiz Yanlışlar
Merve Tüfekçi Emre, toplumda yaygın olan bazı yanlış inançlara da değindi:
"Karbonatla yıkarım, geçer."
Hayır, sistemik pestisitler yıkanmaz.
"Organik etiketli her şey güvenlidir."
Her etiket tam güven vermez.
"Market ürünleri ilaçsızdır."
Uzun raf ömrü katkı maddeleriyle sağlanır.
Çözüm: Üreticiyi Tanımak ve Gıdanın Hikâyesini Sorgulamak
Merve Tüfekçi Emre, temiz gıdaya ulaşmanın en güvenilir yolunun üreticiyi tanımaktan geçtiğini vurgulayarak, "Gıdanızın hikâyesini sorun, mümkünse analizini yaptırın. Ya da bizim gibi köylerde üretime ortak olun ve güvenle paylaşın. Toprakla aramızı iyileştirmek zorundayız. Çünkü toprak, hepimizin ilk ve son evidir." Dedi.
2 Aralık 2024 Pazartesi
Robotik Cerrahi ile kalp hastaları daha hızlı iyileşiyor…
Son yıllarda teknolojinin de gelişmesi ile kalp ameliyatlarında uygulanan Robotik Kalp Cerrahisi, çok başarılı sonuçlar veriyor. Yaş sınırı olmaksınız tüm uygun hastalarda uygulanabilen yöntemle, hastalar sosyal yaşamlarına çok hızlı bir şekilde dönüş sağlayabiliyor.
Robotik Kalp Cerrahisinin inceliklerini anlatan Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ünal Aydın, ”Robotik kalp cerrahisi, robotik enstrümanların cerrah tarafından kontrol edilerek yapılan kalp cerrahisi yöntemidir. Buradaki esas mesele kalbe insan elinin veya enstrümanların girmediği, yalnızca küçük deliklerden robot kollarının girdiği ve bu kolların da cerrah tarafından kontrol edildiği, bu şekilde de ameliyatın yapıldığı bir yöntemdir. Robotu cerrah çeşitli kollar aracılığıyla yönlendirir. Böylece robot kalbin içerisinde yerleştirildiği bölgede, hangi ameliyatın yapılması gerekiyorsa (kapak, kalpteki deliklerin kapatılması, damarların hazırlanması) o işlemi yerine getirir. Robot kolları buna göre uygun şekilde cerrah tarafından yönlendirilerek işlem yapılır. Bu ameliyatın bize getirisi; küçük kesilerden büyük ameliyatların yapılmasıdır. Dolayısıyla kan kaybının, cilt deformasyonunun azaltılması ve hastanın ameliyat sonrası solunum fonksiyonlarının ve yaşam konforunun yükseltilmesi sağlanmaktadır. Bu hedefler doğrultusunda robotik kalp cerrahisi efektif bir şekilde kullanılabilir ve hastalar bu işlemlerden sonra başarılı sonuçlarla normal hayatlarına etkili ve hızlı bir şekilde dönebilir.” dedi.
Robotik kalp cerrahisi sonrası sosyal yaşama dönüş hızlı bir şekilde gerçekleşiyor.
Robotik Kalp Cerrahisinin avantajlarına değinen Prof. Dr. Ünal Aydın, “Robotik Kalp Cerrahisinde kesiler küçük olduğu için ve ana göğüs kemiği kesilmediği için, hastalar normal vücut fonksiyonlarını rahatlıkla yerlerine getirebilmektedirler. Dönme hareketi, ayağa kalkma, yürüme, yatak içerisinde sağa sola dönme, araç kullanma, ayakkabı bağlama gibi faaliyetlerini rahatlıkla yerine getirebilmektedirler. Hatta hastalar yük taşıma konusunda da bir sıkıntı yaşamazlar. Öte yandan hastaların performansları kısa zamanda yerine gelebilmektedir. Bu ameliyatlarda sadece kesilerin küçük olması değil, aynı zamanda küçük kesilerden ötürü kan kaybının az olması, kemik kesisinin olmaması itibariyle de göğüs stabilitesinin, göğüs anatomik pozisyonunun korunmasının çok olumlu etkisi vardır. Dolayısıyla hastalar hem kozmetik açıdan daha verimli bir ameliyat süreci geçiriyorlar hem de performans anlamında yine yüksek kapasiteyle ameliyatı bitirip normal hayatlarına dönebiliyorlar.” şeklinde konuştu.
Robotik kalp cerrahisi hangi ameliyatlarda kullanılabilir?
Prof. Dr. Ünal Aydın Robotik Kalp Cerrahisi ile ilgili verdiği bilgilere şu sözlerle devam etti.
“Robotik yöntemle tüm kapak operasyonları yapılabilir. Kapakların değişimi, kapakların tamiri rahatlıkla yapılabilir ve efektif bir şekilde bu işlemler gerçekleştirilebilir. Bypass ameliyatlarında damarların hazırlanması, gerektiğinde damarların birbirlerine anastomoz edilmesi ve tüm bypass işlemleri gerektiğinde robotla yapılabilir. Kalpteki doğumsal deliklerin kapatılması, aynı zamanda anormal damar yerleşimlerinin bir kısmının yine robotla yapılabilmektedir. Bunun dışında kalp içerisinde yerleşmiş kitleler olduğunda bu kitlelerin çıkarımı da yine robotla etkili bir şekilde yapılabilmektedir. Bu operasyonlar bize geniş bir operasyon spektrumu sunmaktadır. Dediğim gibi, bu spektrum içerisinde de cerrahi ekibin tecrübesi, teknolojik donanım ve hastanın anatomik ve hemodinamik uygunlukları itibariyle değerlendirmeler yapılır. Dolayısıyla uygun hastada işlemler başarılı bir şekilde gerçekleştirilebilir.
Robotik Kalp Ameliyatlarında ameliyat süresi nedir?
Ameliyat süresi aslında standart ameliyat süresi kadardır. Yani ortalama bir ameliyat, anestezi hastayı teslim ettikten sonra sürdüğü gibi, 3 - 4 saat gibi bir sürede bitirilmektedir. Ama çoklu operasyonlar olabilir. Bu çoklu operasyonlarda da süre artabilir. Ama standart ameliyat süresini yine de aşmamaktadır. Fast track protokol yani hastayı hızlı uyandırma ve aktive etme yöntemi de uygulanabilir. Bu yöntem yüksek performanslı hastada başarılı bir ameliyatı takiben ameliyathaneden hiç çıkmadan solunum cihazından ayrılmakta, uyandırılmaktadır. Takiben yoğun bakıma uyanık olarak alınmakta ve 2 – 3’üncü saatte de yürütülmektedir. Dolayısıyla ilk 24 saati beklemeden hasta 5 - 6 saat içerisinde ayakta olabilmektedir. Bu fast track protokolünün uygulanması için hem anestezi doktorunun ve anestezi ekibinin hem de cerrahi ekibinin işbirliği halinde olması gerekmektedir. Bu yöntemle hasta 5 - 6 saat içerisinde yürür hale gelmektedir. Bu protokolün uygulandığı hastalar 2 - 3 gün içerisinde taburcu olma seviyesine gelebilir. Ancak normal konvensiyonel yöntemle ameliyatın birinci günü uyanmış, yine faaliyetleri - fonksiyonları hızlı bir şekilde fizyoterapi aracılığıyla yerine getirilmişse, hasta dördüncü günde de taburcu olabilir.
Robotik Kalp Cerrahisi ileri yaş hastalara da uygulanabilir.
Bu konuda insanın ilk aklına gelen, “Acaba yaş bir sınır mıdır?” sorusu oluyor. İleri yaşlı hastalarda yapılır mı, yapılmaz mı konusunu merak ediyorlar. Robotik Kalp Cerrahisinde yaş bir sınır değildir. Hatta bizim 15 - 14 yaşında hastalarımız olduğu gibi 70 - 80 yaşında hastalarımız da oluyor. Yaş bir sınır değildir. Ama sınır olan bazı şeyler vardır. Eğer doğumsal anomalilerle karşılaşmışsak, anatomik olarak bu anomaliler bizim kollarımızı oraya yerleştirmemize engel oluyorsa ya da ameliyata hiç başlamadan tomografiyle ya da direkt bakış açısıyla ciddi yapışıklıklar görmüşsek, akciğerlerle ilgili problemler görmüşsek, robotik kolları yerleştirmesine göğüs boşluğu izin vermiyorsa bu koşullarda robotik cerrahi yapılmayabilir. Hasta sadece bir ya da iki konu üzerinden değil, bütün olarak değerlendirilir. Robotik kalp cerrahisi ile ilgili parametreler açısından süzgeçten geçirilir ve bu konuda karar verilir. Ama ön yargı olarak yaşın olması, çeşitli kronik hastalıkların olması herhangi bir şekilde robotik kalp cerrahisi için engel değildir. Cerrahi ekip hastayı çok yönlü değerlendirir ve de ona göre kararını verir.
27 Kasım 2024 Çarşamba
Kış aylarında Bronşektazi hastaları daha dikkatli olmalı!
Tekrarlayan soğuk algınlığı, iltihaplı, kanlı ve kötü kokulu balgam, nefes darlığı, çomaklaşmış parmaklar Bronşektazinin başlıca belirtileridir. Uzmanlar kış aylarında Bronşektazi hastalarını daha dikkatli olunması konusunda uyarıyor. Peki hangi önlemleri almak gerekir, koruyucu tedbirler neler? Prof. Dr. Özkan Demirhan anlattı.
Bronşektazinin oluşum nedenlerini anlatan Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Özkan Demirhan, “Bronşektazi hava yollarımızın (akciğerlerimize doğru ağaç dalları gibi dallanan solunum sistemimizin) hasar görmesi ve genişlemesi ile oluşan akciğer rahatsızlığıdır. Hasarlı hava yolları, akciğerlerde biriken sekresyonu (mukusu) temizleyemez. Bu durumda bakteriler ve virüs gibi enfeksiyon ajanları bu sekresyonun içinde çoğalır ve akciğerlerimizde daha fazla iltihaplanmaya ve hasara neden olur. İşte bu durumda akciğer içinde genişleyen ve hasar gören yapıya Bronşektazi denir. Bronşektazi, hava yolu hasarının iki aşaması nedeniyle oluşur. İlk aşamada hasar veya instrüksiyon, akciğerleri etkileyen bir enfeksiyon, inflamatuar bozukluk veya başka bir rahatsızlıktan kaynaklanır. Bronşektazili hastaların yaklaşık yüzde 40’ı kadarında ilk nedeni bilmez. Bu inflamasyonu takiben, akciğerlerimize daha fazla hasar veren iltihaplanma ve tekrarlayan enfeksiyonlar geçirme olasılığımız artar ve bundan sonra akciğerimizde bir kısır döngü oluşur.” Dedi.
Bronşektazinin belirtileri nelerdir?
Bronşektazinin belirtilerini sıralayan Demirhan, “Bol miktarda balgam çıkarma ve iltihaplı (İrinli) öksürük. Tekrarlayan akciğer enfeksiyonları ve soğuk algınlığı. Kötü kokulu balgam. Nefes darlığı (dispne). Hırıltı – Kanlı balgam (hemoptizi). Tırnakları kıvrık şişmiş parmak uçları (çomaklaşması). Belirtilerin o kadar kötü olmadığı zaman dilimleri olabilir ve ardından belirtiler kötüleştiği için bir alevlenme yaşayabilir hastalar. Alevlenme belirtileri ise şunlardır: Aşırı yorgunluk (bitkinlik). Ateş, titreme. Artan nefes darlığı. Gece terlemeleri. Küçük çocuklarda gelişme geriliği gibi belilerdir.
Bronşektazinin ilk hasarını başlatan bazı özel nedenler şunlardır: Kistik fibrozis (ABD’de ve batı ülkelerinde en sık neden). Mikobakteriyel enfeksiyonlar, MAC enfeksiyonları veya tüberküloz (TB) gibi (Dünya çapında en sık neden). Romatoid artrit (RA), inflamatuar bağırsak hastalığı (IBD), lupus (SLE) ve Sjögren sendromu gibi otoimmün veya inflamatuar bozukluklar. Hava yollarını tıkayan ve mukus temizliğini engelleyen yabancı cisimler, tümörler veya lenf düğümleri. Bağışıklığı azaltan ve enfeksiyon riskini artıran durumlar (HIV ve hipogamaglobulinemi gibi). Primer siliyer diskinezi. Organ nakli. Nakil ilaçları bağışıklığı azaltır ve enfeksiyon ve bronşektazi riskini artırabilir. Alerjik bronkopulmoner aspergilloz (ABPA), bir mantar türüne karşı alerji. Radyasyondan kaynaklanan fibrozis (veya skar dokusu). Alfa-1 antitripsin eksikliği gibi nedenlerdir.” şeklinde konuştu.
Kış aylarında risk artar!
Bronşektazi hastalarının kış aylarında daha dikkatli olması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Özkan Demirhan, “Bronşektazi hastaları için kış ayları daha dikkatli olunması gereken aylardır. Bu aylarda enfeksiyon riski artar ve soğuk hava solunum yollarını daha fazla etkileyebilir. Kış aylarında grip, nezle gibi viral enfeksiyonlar yaygınlaşır. Bronşektazi hastalarının akciğerlerinde mukus birikimi olduğundan, bu enfeksiyonlar daha kolay gelişebilir ve hastalık ilerleyebilir. Enfeksiyonlar, hastalığın alevlenmesine neden olabilir ve akciğer fonksiyonlarını daha da zayıflatabilir. Soğuk hava solunum yollarını daraltarak bronşlarda spazmlara neden olabilir. Bu da nefes darlığını artırabilir ve hastalığın kontrolünü zorlaştırabilir. Ayrıca, soğuk havanın neden olduğu kuruluk, mukusun daha yapışkan hale gelmesine yol açabilir, bu da balgamın atılmasını zorlaştırır. Bronşektazi hastalarının bağışıklık sistemi genellikle daha hassastır. Kış aylarında bu sistemin enfeksiyonlara karşı direnci azalabilir. Kış aylarında daha fazla kapalı ortamlarda bulunmak, virüs ve bakterilere maruz kalma riskini artırır.” şeklinde konuştu.
Bol sıvı tüketin, soğuk havadan korunun, solunum egzersizi yapın…
Soğuk havalarda bronşektazi hastalarının alması gereken önlemleri sıralayan Prof. Dr. Özkan Demirhan, sözlerine şöyle devam etti.
Koruyucu tedbirler alın
Öncelikle doğumdan itibaren aşılar düzenli ve zamanında yapılmalıdır. (Boğmaca, kızamık gibi önlenebilir hastalıklar için ). Erişkin yaşlarında ise pnömokok ve grip aşılarımızı düzenli yaptırmalıyız. Düzenli check-up yaptırmalıyız. Düzenli egzersiz yapmalıyız ve sağlıklı beslenmeliyiz. Sigara dumanı, buhar, duman ve gazlar gibi akciğerlerinize zarar verebilecek şeylerden uzak durmalıyız.
Bulunduğunuz ortamı nemlendirin.
Evde bir nemlendirici kullanarak hava kuruluğunu önleyebilirsiniz.
Solunum egzersizleri yapın.
Solunum fizyoterapisi, balgamın daha kolay atılmasını sağlar. Günlük nefes açıcı egzersizler yapılabilir.
Bol sıvı tüketin.
Mukusun incelmesine yardımcı olmak için bol miktarda su içmek önemlidir.
Soğuktan korunun.
Dışarı çıkarken atkı ve maske gibi koruyucu kıyafetler kullanın. Ani sıcaklık değişimlerinden kaçının.
Düzenli kontrolleri ihmal etmeyin.
Düzenli kontrolleri aksatmayın ve alevlenme belirtilerinde hemen sağlık uzmanına başvurun.
Bronşektazi nasıl tedavi edilir?
“Bronşektazi maalesef tamamen tedavi edilemez, ancak semptomları tedavi edebilirsiniz. Tedavide temel prensip bronşektazide oluşan sekresyonları yani mukusu temizleyerek enfeksiyonları tedavi etmektir. Hastalığın ciddiyetine bağlı olarak, medikal yani ilaç tedavisi veya akciğer refabilitasyonuna yönelik fizik tedavi önerebilir. Ayrıca sekresyonlarda kurtulmanıza yardımcı olan tıbbi cihazlar da kullanılır.
Bronşektazi altta yatan bir hastalıktan kaynaklanıyorsa, bu durumu tedavi etmek semptomların düzelmesine yardımcı olabilir. Lokal yani yaygın olmayan bir bronşektazi alanı varsa cerrahi kesin çözümdür. Özellikle minimal invazif cerrahi (VATS veya Robotik cerrahi) hastalara uygulamaktayız.”
21 Eylül 2024 Cumartesi
Her iki kalp kapağını da Mitraclip ve Triclip yöntemleri ile aynı seansta tamir ettiler…
Kalp kapak hastaları nefes almakta zorluk, halsizlik ve yürüme güçlüğü gibi yaşam kalitesinin düşüren pek çok komplikasyon ile karşı karşıya kalıyor. Son dönemde uygulanan girişimsel yöntemler ise ameliyat şansı bulunmayan hastalara umut oluyor.
İstanbul’da yaşayan 64 yaşındaki Alim Çelikcan da o hastalardan biri. Hem mitral kapağında hem de triküspit kapağında ileri derecede kaçak olan hastanın, nefes darlığı ve halsizlik şikayetlerinden dolayı yaşam kalitesi oldukça düşmüştü. Mitraclip ve Triclip yöntemlerinde proktorluk seviyesinde olan ve gerek Türkiye’de gerekse yurt dışında pek çok ülkede kazandığı vaka tecrübeleri ile tanınan Kardiyoloji uzmanı Doç. Dr. İsmail Ateş’e başvuran Alim Çelikcan, Antalya’da yapılan başarılı bir işlemin ardından mutlu bir şekilde taburcu oldu.
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kalp kapak hastalıklarının tedavisinde ameliyatsız yöntemlerin tercih edildiğini söyleyen Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. İsmail Ateş, “Ameliyatsız yöntemler, özellikle nefes almakta zorlanan hastaların nefesinin düzelmesini sağladığı gibi hareketlerinin de rahatlamasına yardımcı olur. Yöntem ayrıca uzun vadede kalbin bozulmasını önleyebilecek çok önemli bir yaklaşım haline geldi" dedi.
Çelikcan’ın hem triküspit kapağında hem de mitral kapağında sorun olduğu için aynı seansta iki kapağa da müdahale ederek tamir ettiklerini ifade eden Dr. Ateş, “Mandallama yöntemi dediğimiz Mitraclip ve Triclip yöntemleri ile her iki kapağı da aynı seansta tamir ettik. İşlemden sonra hastanın nefes ve hareket kapasitesi önemli ölçüde arttı. Ertesi gün yaptığımız kontrollerde her şeyin normal olduğunu görünce hastamızı gönül rahatlığı ile taburcu ettik.” İfadelerini kullandı.
“Bir günde hayatım değişti.”
Hasta Alim Çelikcan da, “Bir günde hayatım değişti. Bir gün önce nefes alamıyordum, gözümü dahi açamıyordum. İstanbul’dan Antalya’ya zor geldim ama şimdi rahat nefes alıyorum, ayağa kalktım, yürümeye başladım. Bu benim için inanılmaz bir olay.” Dedi.
Mitraclip ve Triclip Yöntemleri nedir? Nasıl Uygulanır?
Mitraclip Metodu anjiyo yöntemiyle uygulanıyor. Göğüste hiçbir kesinin olmadığı, kasıktan yapılan bu işlem 1-1,5 saat sürüyor. Bu yöntemle aynı anjiyo gibi sağ kasıktaki toplardamardan girerek mandallama yöntemi ile mitral kapak tamiri yapıyoruz. Mitral kapak ön ve arka yapraktan oluşuyor. Anjiyo metoduyla kateterle kasık toplardamarından girilip, karın içindeki büyük toplardamara geçilerek kalbe ulaşılıyor. Sonrasında damar içindeki kateter kanalıyla mitral kapak seviyesine kadar mitraclip cihazı ulaştırılıyor. Mitraclipin kanatları bu noktaya ulaştığında açılıyor. Problemli olan kalp kapak kısımları mitraclipin kanatları altına alınıyor ve hedeflenen kapak yapısı sağlanınca dikişler karşılıklı olarak tutturuluyor. Bu noktada kapakta yeterli kapanma sağlandığı test ediliyor. Bu şekilde kapak tamir edilmiş oluyor ve hastalar 1 gün sonra normal hayatlarına dönmek üzere taburcu ediliyorlar. İşlem sonrasında hastaların öncelikle kalbe bağlı nefes alamama, nefes düzensizliği yakınmalarında azalma meydana geldiği gibi, kalp büyümesi duruyor ve hastaların hareket kapasiteleri artıyor.
TriClip tedavisi mitral kapak yerine triküspid kapak dediğimiz kapağa MitraClip tedavisine benzer şekilde klips yerleştirilmesi ( mandallama) prensibine dayanan bir tedavi yöntemidir. MitraClip tedavisinde olduğu gibi benzer hazırlıklar yapıldıktan sonra üç yaprakçığı bulunan triküspid kapağın uygun yaprakçıklarının klips ile birleştirilmesi ve kapak kaçağının azaltılması temel tedavi hedefidir. Bu yöntemde de hasta kısa sürede iyileşip günlük yaşamına çok daha enerjik ve sağlıklı bir biçimde dönebilmektedir.
23 Ağustos 2024 Cuma
Rus hasta, mitral kapağına yapılan ameliyatsız müdahale ile yeniden nefes aldı…
Yurt dışında yapılacak bir şey yok denilen hasta, Antalya’da şifa buldu. Kalp yetmezliği nedeni ile nefes almakta zorlanan ve adım dahi atamayan hasta, Doç. Dr. İsmail Ateş ve ekibinin gerçekleştirdiği ameliyatsız yöntemle ertesi gün ayağa kalkmayı başardı.
Geçtiğimiz günlerde ciddi kalp yetmezliği ve mitral yetmezliği şikayetleri ile Rusya’dan Türkiye’ye tedavi için gelen 63 yaşındaki İbragim Magomedoviç, Antalya’da yapılan girişimsel tedavinin ardından ülkesine mutlu döndü. Yurt dışında ‘yapacak bir şey yok’ denilen hastanın, dünya ile birlikte Türkiye’de de eşzamanlı olarak kullanılan mitral kapak yetmezliğinde Ameliyatsız tedavi imkanı sağlayan Mitraclip Yöntemi ile mitral kapağı tedavi edildi. Aynı seansta üç kablolu kalp pili de takılan hasta, işlemden bir gün sonra taburcu oldu. Antalya’da üç gün tatil yaptıktan sonra ülkesine dönen Magomedoviç, “Tam ümidimi kaybetmişken Türkiye’de Türk doktorların girişimi ile yeniden nefes almaya başladım. Ben burada yeniden doğdum, en kısa zamanda Türkiye’ye tekrar geleceğim. Doç. Dr. İsmail Ateş ve ekibine teşekkür ediyorum. Türk doktorlara biz de çok güveniyoruz.” Dedi.
Hastanın durumunu değerlendiren ve yapılan işlemlere dair bilgi veren Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. İsmail Ateş, “Hasta bize geldiğinde durumu gerçekten çok kötüydü. Ülkesinde yapılacak bir şey yok denilmiş ve sadece ilaç tedavisi önerilmiş. İleri derecede kalp yetmezliği ve mitral yetmezlik nedeni ile nefes alamıyor, hareket dahi etmekte güçlük çekiyordu. Bu hastalarda çoğu zaman ameliyat riski bulunduğu için çaresiz kalabiliyorlar. Biz hastayı tetkik ettikten sonra girişimsel olarak uyguladığımız mitral kapak tamirinde kullandığımız bir halk dilinde mandallama yöntemi değimiz mitraclip yöntemini kullandık hastamıza. Mitraclip metodu anjiyo yöntemiyle uygulanıyor. Göğüste hiçbir kesinin olmadığı, kasıktan yapılan bu işlem 1-1,5 saat sürüyor. Bu yöntemle aynı anjiyo gibi sağ kasıktaki toplardamardan girerek mandallama yöntemi ile mitral kapak tamiri yapıyoruz. Mitral kapak ön ve arka yapraktan oluşuyor. Anjiyo metoduyla kateterle kasık toplardamarından girilip, karın içindeki büyük toplardamara geçilerek kalbe ulaşılıyor. Sonrasında damar içindeki kateter kanalıyla mitral kapak seviyesine kadar mitraclip cihazı ulaştırılıyor. Mitraclipin kanatları bu noktaya ulaştığında açılıyor. Problemli olan kalp kapak kısımları mitraclipin kanatları altına alınıyor ve hedeflenen kapak yapısı sağlanınca dikişler karşılıklı olarak tutturuluyor. Bu noktada kapakta yeterli kapanma sağlandığı test ediliyor. Bu şekilde kapak tamir edilmiş oluyor ve hastalar 1 gün sonra normal hayatlarına dönmek üzere taburcu ediliyorlar. İşlem sonrasında hastaların öncelikle kalbe bağlı nefes alamama, nefes düzensizliği yakınmalarında azalma meydana geldiği gibi, kalp büyümesi duruyor ve hastaların hareket kapasiteleri artıyor. Bu işlemle birlikte hastamıza aynı seansta üç kablolu kalp pili taktık. Ertesi gün de taburcu ettik. Üç gün Antalya’da dinlenen ve tatil yapan hastamızın son kontrollerinden sonra her şeyin yolunda olduğunu gördük ve ülkesine gönderdik. “ dedi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)